![desktop-gif](http://v6s.cnnturk.com/images/header/desktop17x17.gif)
![mobile-gif](http://v6s.cnnturk.com/images/header/mobile14x14.gif)
Şu anda merkez sol ve merkez sağ partilere karşı savaş açan radikal sağcıların liderliğini neofaşist İtalya Başbakanı Giorgia Meloni yapıyor. Kendi ülkesinde seçimlerde yüzde 28 oy kazanan İtalya Kardeşleri Partisi lideri Avrupa’da aşırı sağın tescillenmiş öncüsü olarak kabul ediliyor. Meloni gibi babası kronik aşırı sağcı Jean - Marie Le Pen’den miras aldığı Fransa Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen’in şaşırtıcı yüzde 31’lik zaferi Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a erken seçim zorunluluğu kararını aldırttı. Belçika’da seçim sonuçları daha da vahim yansıdı siyaset arenasına. Başbakan Alexander De Croo aşırı sağ popülist partisi NV- A’nın birinci parti konumuna geçmesi sonucu gözyaşı dökerek istifa etti.
Angela Merkel sonrası bir türlü istikrar bulamayan Alman siyasetinde AFD ‘Almanya için Alternatif’ aşırı sağcı, yabancı düşmanı partinin yüzde 16 oyla SPD Sosyal Demokrat Parti’nin vasat lideri Başbakan Olaf Scholz’u üçüncülüğe itip safdışı bırakması ülkede siyasi krizin kapısını açtı. Hollanda ve Avusturya’da aşırı sağcı popülist partilerin gücü biliniyordu. Onların kazanması sürpriz olmadı. Tabii bu arada AB bünyesinde bulunan aşırı milliyetçi partilerin seçmenle iletişimlerini bir arpa boyu ilerletemedikleri de yabancı düşmanlarının işini kolaylaştırdı.
Bence aşırı sağ partilerin en büyük kozu mülteci karşıtlığı oldu ki sanırım dozu ırkçılığa kadar sürüklendi. Tabii pandemi sonrası toparlanamayan ekonomi ve beraberinde getirdiği hayat pahalılığı, Rusya- Ukrayna savaşında Kiev’e destek veren AB’ye maliyetinin giderek artması, İsrail’in Gazze soykırımında tamamen ABD’ye bağlı kalma politikası, uluslararası alanda söz sahibi olmayı son birkaç yıldır yitirmesi Meloni ve diğer ülkelerin A takımlarının şaşırtmayan başarısını fazlasıyla getirmiş oldu.
Şu anda merkez sol ve merkez sağ partilere karşı savaş açan radikal sağcıların liderliğini neofaşist İtalya Başbakanı Giorgia Meloni yapıyor. Kendi ülkesinde seçimlerde yüzde 28 oy kazanan İtalya Kardeşleri Partisi lideri Avrupa’da aşırı sağın tescillenmiş öncüsü olarak kabul ediliyor. Meloni gibi babası kronik aşırı sağcı Jean - Marie Le Pen’den miras aldığı Fransa Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen’in şaşırtıcı yüzde 31’lik zaferi Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a erken seçim zorunluluğu kararını aldırttı. Belçika’da seçim sonuçları daha da vahim yansıdı siyaset arenasına. Başbakan Alexander De Croo aşırı sağ popülist partisi NV- A’nın birinci parti konumuna geçmesi sonucu gözyaşı dökerek istifa etti.
Angela Merkel sonrası bir türlü istikrar bulamayan Alman siyasetinde AFD ‘Almanya için Alternatif’ aşırı sağcı, yabancı düşmanı partinin yüzde 16 oyla SPD Sosyal Demokrat Parti’nin vasat lideri Başbakan Olaf Scholz’u üçüncülüğe itip safdışı bırakması ülkede siyasi krizin kapısını açtı. Hollanda ve Avusturya’da aşırı sağcı popülist partilerin gücü biliniyordu. Onların kazanması sürpriz olmadı. Tabii bu arada AB bünyesinde bulunan aşırı milliyetçi partilerin seçmenle iletişimlerini bir arpa boyu ilerletemedikleri de yabancı düşmanlarının işini kolaylaştırdı.
Bence aşırı sağ partilerin en büyük kozu mülteci karşıtlığı oldu ki sanırım dozu ırkçılığa kadar sürüklendi. Tabii pandemi sonrası toparlanamayan ekonomi ve beraberinde getirdiği hayat pahalılığı, Rusya- Ukrayna savaşında Kiev’e destek veren AB’ye maliyetinin giderek artması, İsrail’in Gazze soykırımında tamamen ABD’ye bağlı kalma politikası, uluslararası alanda söz sahibi olmayı son birkaç yıldır yitirmesi Meloni ve diğer ülkelerin A takımlarının şaşırtmayan başarısını fazlasıyla getirmiş oldu.