hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Blonde Redhead ile 30. yıl “akşam yemeğine” hazır mısınız?

    Blonde Redhead ile 30. yıl “akşam yemeğine” hazır mısınız
    expand
    KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com

    New York’un avant-rock emektarları şimdiye kadarki en sıcak, en davetkâr müzikleriyle geri döndü: 10 yıl aradan sonra çıkardıkları “Sit Down for Dinner” albümü ve müzikal yolculuklarında da 30. yılını kutlayan; 1993’te adını, DNA grubunun bir parçasından alan Blonde Redhead yeniden İstanbul’da! İtalyan ikizler Simone ve Amedeo Pace ve Japon Kazu Makino’dan oluşan grup, 8 Haziran’da Zorlu PSM’de! Avant-rock, indie ve shoegaze üçgeninde gezinen üçlüden Amedeo Pace’e ulaştık…

     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Misery is a Butterfly”, “Girl Boy”, “Elephant Woman”, “Hated Because of Great Qualities”, “Loved Despite of Great Faults”, “Falling Man” ya da “In Particular” desem! İstanbullu müzikseverlerle ilk olarak 2004’te verdikleri bir konserle tanış eden, sonrasında da pek çok konserle İstanbul’u şereflendiren Japon Kazu Makino ve İtalyan ikiz kardeşler Simone Pace ve Amedeo Pace’den oluşan efsane grup Blonde Redhead, 30. yıl kutlaması için PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında, 8 Haziran’da Zorlu PSM’de!

    Kariyerleri boyunca indie rock, dream pop, shoegaze etkileriyle elektronik ve deneysel sesleri, hatta zaman zaman yaylı çalgılar ile piyanoyu müziklerine entegre ederek kendi özgün tarzını oluşturan grup, 1993’te New York’ta bir araya geldi. Kültürler ve müzik türleri arasındaki alışverişin en başarılı temsilcilerinden biri olarak kabul edilen grup, vokalist Kazu Makino’nun güçlü sesi ile Simone ve Amedeo Pace kardeşlerin enstrümanlarının eşlik ettiği melankoli ve duygu dolu bestelerine 2023’te yenileri eklendi. 2014’ten bu yana ilk stüdyo albümlerini 2023’ün Eylül ayında yayınlayan grup, hem yeni albümlerini hem de müzikte 30. yıllını kutlamak için Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde… New York, Milano ve Toskana’da geçen beş yıllık bir dönemde yazılıp kaydedilen ve eleştirmenlerce; “kusursuz bir şekilde yapılandırılmış, duyarlılık, açıklık ve kararlılıkla dolu” tarifi yapılan “Sit Down for Dinner”da, “Swingle Singers”ın akapella Bach yorumları ise -albümün- çıkış single’ı “Snowman”in ilham kaynağı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Blonde Redhead ile 30. yıl “akşam yemeğine” hazır mısınız

    Biz de konser öncesi gruptan Amedeo Pace ile bir röportaj gerçekleştirdik… O vakit, sözü kendisine bırakmadan evvel, fonumuza grubun -en şükela şarkısı- “Elephant Woman”ı alıp, konsere tadımlık olsun niyetine röportaja geçebiliriz!

    “Birçok güzel ‘an’ın olduğu uzun bir yolculuktu”

     · Fransız heykeltıraş Louise Bourgeois’in sevdiğim bir tarifi var: “Her ne kadar çok bağlıysam da geçmişi müthiş acı verici buluyorum. Çözümlenmemiş bir sorun bu. Gene de (geçmişe) yeniden dönmenin bir zevki yok. Geçmiş bir defa geçtiğiniz, keşfettiğiniz ve vazgeçtiğiniz bir peyzajdır. İlginç olan sadece yarındır.” Bugün yaşadığımız dünya gidişatına bakınca, Bourgeois’in tanımının ışığında sizin “2023 Z raporu”nuzdan ne çıkar? Ve dünya müziğine dair kısa ve uzun vadede öngörünüz ne olur?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sanatçılar olarak Bourgeois’in sözlerine katıldığımızı düşünüyorum. Fakat geriye bakmak zor… Bu bazen kafa karıştırıcı olabilir ve kendinize yenidünyalar yaratmanın en iyi yolu da değildir. Bence, geçmiş zaten içimizde o kadar kökleşmiş durumda ki, bir şekilde her zaman mevcut ve bizi sıklıkla etkiliyor. Gelecek yıllarda sanatın ve müziğin nasıl hissedeceğine dair tahmin(ler)im yok. Ki tahminlerde bulunmak yerine, sanatsal ifadenin gelişen yolculuğunu kucaklayabilir ve onun, bizi nasıl şaşırtıp, ilham vereceğini görebiliriz. Kısaca, yaşayıp göreceğiz demek daha doğru olur.

    · Sizin için: “Melankoliyi şairane bir şekilde yansıtan eşsiz bir grup” diye tanım yapılıyor. Geçmişe baktığınızda, kişisel yolculuğunuzda ve müzikal kariyerinizde sizi dönüştüren, değiştiren ya da bugünkü olduğunuz hâlâ getiren nedir?

    Kişisel olarak müzikal anlamda beni etkileyen şeylerin çoğunun hayatımın ilk yıllarından kaynaklandığını düşünüyorum. Küçük bir çocukken, bazı çok etkileyici müziklerle tanıştım. Bu müzikler genellikle TV şovları veya film müziklerinden geliyordu. Hepsinde belirgin bir hüzün vardı ve bu beni çok çekiyordu. Bugün bile, o anları yakalamaya çalışıyorum ve müziğimle yeniden yaratmaya çalışıyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    · 1993’te New York’ta başlayan müzikal hikâyenizde, Japonya ve İtalya gibi iki farklı kültürün etkilerini görüyoruz. Bu 30 yıl, grup içinde çok zorlu, tartışmalı ve sancılı bir yolculuk olmuştur, fakat aynı zamanda çok da eğlenceli ve alternatif melodileri keşfetmeyi de beraberinde getirmiştir. Müzikal yolculuğunuzu dönemlere ayırsanız; ortaya nasıl bir fotoğraf çıkar?

    Emin değilim! Bu son 30 yılı tek bir fotoğrafta birleştirmeyi hiç düşünmemiştim. Bu ilginç bir kavram ama üzgünüm buna bir cevabım yok; birçok güzel “an”ın olduğu uzun bir yolculuktu diyebilirim ama aynı zamanda kendimizi orada / mevcut hissedebilmemiz ve hayatı olduğu gibi yaşayabilmemiz için arkamızda bıraktığımız şeyler de vardı…

    Blonde Redhead ile 30. yıl “akşam yemeğine” hazır mısınız

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     “Müzikte âşık olmamı sağlayacak başka şeyler”

    · Bir röportajınızda: “Müzik benim kim olduğumdur” diyorsunuz. Geçmişte ve bugün için “müzik” sizler için ne ifade ediyor? Mesela, bugünün yapılan müziklerini nasıl tanımlıyorsunuz?

    Sanırım müzikte güvenliği (güvenli alanımı) buldum ve müzik beni daha iyi bir insan yaptı. O vakitler, genç bir adam olarak yolumu / yollarımı bulmakta zorlandığım için, bu bir bakıma beni kurtardı. Müziği genel olarak tanımlamıyorum. Sevdiğim şeyleri etiketlemeden, üzerinde fazla düşünmeden dinliyorum, yaşıyorum...

    · Müziğinizdeki melankoli baskın bir oyuncu… Peki, “melankoli”nin sizdeki karşılığı ve tarifi nedir?

    Bu duygularla alakalı değil sadece, içimde derinden kök saldığını hissettiğim bazı armonilere ve melodilere olan sevgimle ilgili. Müziğe çok fazla zaman ayırdığım için aslında duygularıma güvenemeyeceğimi hissediyorum. Müzikte âşık olmamı sağlayacak başka şeyler bulmaya çalışıyorum.

    · Gelelim, yaklaşık 10 yıl aradan sonra, New York, Milano ve Toskana’da geçen beş yıllık bir dönemde yazılıp kaydedilen “Sit Down for Dinner”a… Albümün doğuşundan ve yaratım aşamasından bahseder misiniz?

    Simone bebek sahibi olduktan ve Kazu bir albüm yapıp turneye çıktıktan sonra, müziği kendim yazmaya başladım. Süreç uzundu ve Covid nedeniyle daha da uzadı. Şarkıları bitirmek için bir araya gelmenin ve birlikte vakit geçirmenin yollarını bulmamız gerekiyordu. Biraz çaba gerektirdi ama yavaş yavaş hepsini hallettik ve tamamladık. Bu albüm için farklı bir süreçti diyebilirim, ancak daha fazla özgürlük ve açıklık ile olumlu bir süreç olduğunu düşünüyorum.

    “Bir dinleyici olarak sizin için ne anlama geldiği duymak”

     · “Sit Down for Dinner”ın merhabası, yani ilk şarkısı “Snowman” ya da “Not For Me” ya da “Sit Down for Dinner, Pt1 ve Pt2” ya da “I Thought You Should Know” ya da “Melody Experiment”… Her biri kendi içinde başka evrenlerin açılması ve tınıların buluşması gibi… Albümdeki şarkıların hikâyelerini sizden dinleyebilir miyiz? Ayrıca albümün adından yola çıkarsak “akşam yemeği” ama neden sadece çilek?

    Her şarkının nasıl doğduğunu ve yaratıldığını anlatmak çok uzun sürer. Bu uzun bir hikâye ve daha fazla bir sohbet konusu… “Çilek” sürpriz oldu. Kazu’nun kapak için birçok fikri vardı ama sonunda bu çileği çizdi ve hepimiz bunun albüm için ne kadar basit ve hoş bir görüntü olabileceğini düşündük. Belki bir gün kullanılmayan / kullanmadığımız diğer kapaklarımızı da gösteririz.

    Blonde Redhead ile 30. yıl “akşam yemeğine” hazır mısınız

    · İki albüm arasında 10 yıllık bir süreç, tabii alt yapısı 5 beş yıl sürmüş bir albüm “Sit Down for Dinner” ama neden bu kadar beklediniz? Bugün yaşadığımız çağ, “beklemeye ve demlenmeye” pek alışkın değil de…

    Aslında Kazu’nun solo albümü ve Simone’un bir kızının olması her şeyi geciktirdi. Grubun dışında da bir hayat yaşamak için kendimize biraz zaman ayırmamız gerekiyordu.

    · Müzik eleştirmenlerinden tam not alan “Sit Down for Dinner”ın kendine özgü üç boyutlu sesi, sanki devam eden bir filmin içine düşmüşsünüz gibi hissettiriyor... Peki, bu albümün diğer albümlerinizden farkı veya özelliği veya sizdeki karşılığı nedir?

    Benim için daha ilginç olan, bir dinleyici olarak sizin için ne anlama geldiği ve müziğimizi benden farklı şekilde özümsediğiniz için bu farkları bir müzik hayranından duymak... Bunlar daha çok ilgimi çekiyor.

    · Makino, 2020’de bu albümü hazırlamanın ortasındayken bir röportajcında, “Muhtemelen birlikte yaptığımız son albüm” olmasını beklediğini söyledi. O zamandan bu yana fikrini değiştirmiş olabilir mi?

    Henüz sormadım :) Şu an sadece anı yaşıyoruz ve geleceğin neler getireceğini yaşayarak görüyoruz.

    Blonde Redhead ile 30. yıl “akşam yemeğine” hazır mısınız

    “Dünya ile birlikte biz de değişiyoruz”

    · Günümüz dünya şartlarının sonucunda “insan” ve “sanat”ta çok değişimler, dönüşümler oldu. Mesela analog yaşamdan daha da dijitalleşen bir dünyaya doğru yol alıyoruz. Artık insanların muhabbeti “akıllı robotlar” veya “yapay zekâlar” üzerine… Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz, düşünceleriniz nedir? Mesela teknoloji ve dijital çağın, müziğe ve sanata yansıması hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Bazen iyi, bazen pek de iyi değil… Son 40 yılda dünya ile birlikte biz de değişiyoruz. Yavaş bir değişim oldu, biz de ona uyum sağladık. Ufukta “yapay zekâ” ile yüzleşmemiz gereken yeni değişiklikler olduğunu biliyorum, ancak şimdilik hâlâ işleri bize doğru hissettirdiği şekilde yapıyoruz.

    · Diyelim ki bugünden 10 yıl sonraki kendinize ve sizin hayranlarınıza bir sözünüz / cümleniz olsa bu nasıl bir mesaj olurdu?

    Hepimiz birbirimizi sevmeyi öğrenmeliyiz.

    · Son zamanlarda size iyi gelen neler var; kitap, müzik, tiyatro, sergi veyahut bir fotoğraf karesi gibi, paylaşırsanız biz sanatseverler de nasiplenelim isterim?

    Nick Cave & The Bad Seeds ile Dirty Three’den tanıdığımız Warren Ellis’in “Nina Simone’un Sakızı” adlı kitabını yeni okudum. (Meraklısına not: Ellis, kitaba adını veren sakızı, Nina Simone’un -küratörlüğünü Cave’in yaptığı- 1999 tarihli Meltdown Festival performansında alıp saklamış. Konser bitiminde çiğnediği sakızı piyanosuna yapıştıran Simone’dan elde ettiği bu “anıt”, -ki grup, totem olarak yıllarca saklamış- sonradan Ellis’in hayatında bambaşka anlamlara yol açmış. Cave’in “Stranger Than Kindness” sergisinde sakızın altından ve gümüşten versiyonlarını yaptıktan sonra ise hikâyeyi kitaplaştırmaya karar veriyor.)

    · 2024 / 2025 yılı projelerinizden, kafanızda veya hayalinizde veyahut masanızda olan işlerden bahseder misiniz?

    Sanırım sonbahar ve kış aylarında yapmamız gereken birkaç turneniz / turumuz daha var ve ardından New York’tan daha iyi bir yer bulabilir miyim diye görmek istiyorum. Belki doğayla çevrili ve sevdiğim insanlarla birlikte.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow
    OSZAR »